11 Mart 2015 Çarşamba

terk edildim, 89/98 ve 88, bunun türkçesi nasıl söyleniyor

merhabalar, hani sınavdan önce yazmayacakdım ama vildan bu durur mu yabıştırmış cevabı. gittikçe laubalileşen dil ve anlatımımdan rahatsız oluyor musunuz?

üç adet şeyden bahsedeceğim size ki başlıkda bunu olabildiğince açık vermeye çalışdım

1-terk edildim

yumurtaların çatlamaya başladığını perşembe fark etmişdim, cuma okula gitmedim, cumartesi pazar haliyle, pazartesi de okula gitmedim ve nihayet salı günü okula gidiyorum ve bilin bakalım ne? yuva bomboş. hiçbir şey yok. hiçbir şey. deri değiştireceklerdi hani, bilmiyorum. en azından kabukları bulayım istedim ama zaten çok ufak ve beyaz olduklarını siz de gördünüz bulmak neredeyse imkansız gibi bir şeydi ve zaten bulamadım. 
kulağakaçanların yuvayı çabuk terk eden bir türüne denk geldim sanıyorum ama hüzünlüyüm yine de
her neyse, bir daha burada kulağakaçan dediğini duymak dahi istemiyorum bana bir veda mektubunu bile çok görmüşler, inanamıyorum

2- 89/98 ve 88
bunlar ne biliyor musunuz? bu sayılar ne? bu sayılar kelebek isimleri. 89/98 ve 88 kelebekleri. 


evet isimlerini arka kanatların alt yüzündeki desenlerden alıyor diaetria cinsi kelebekleri.

elimdeki türkiyedeki kelebek faunasını tanıtan kaynakta bu kelebeklerin ismini bulamadım. internette de türkçe yazılmış yalnız bir sayfada bu kelebeklerle ilgili bir şeyler bulabildim, buradan kelebekleri türkiyede bulamayacağımız sonucunu çıkarıyorum. 

AMA diaethria cinsi kelebekler, karaağaçgiller familyasının üyelerine oldukça düşkünlermiş. ve türkiyede karadeniz kıyılarında familya üyeleri bolca bulunabiliyormuş. o yüzden ben pek emin olamıyorum yine de. besin kaynakları bulunuyorsa kendileri neden bulunmasınlar? bulunmuyorlarsa bile ileride umarım bir şekilde bulunmalarını sağlayabilirim çünkü parnassius cinsinden sonra kalbimi en çok fetheden kelebekler diaethrialar. 

evet, diaethria 12 tür barındıran fırça ayaklı kelebek cinsi ve nymphalidae familyasının üyesi.

nymphalidae familyası yaklaşık 6.000 tür barındırıyor ve takımın en geniş familyası diyebiliyoruz. familyaya ait kelebekler orta boy ve büyük boy arasında yer alıyor.
eved, doğru bildiniz, kelebekler kanat boylarına göre familyalara ayrılıyor.

diaethrialar, insanlara yakın yerlerde yaşarlarmış çünkü bakın her güzelin bir kusuru vardır,  çoğu kelebeği çiçekler ve olgun meyveler çekerken, bu kelebekleri çürümüş meyveler ve ürik asitli kumlar çekiyormuş. ürik asit evet bildiğiniz sidik.
 ayrıca çoğu kelebekden farklı olarak işitme görevi gören vorgel isimli organlara sahipler. bence durumun daha çok ilgi çeken tarafı ise vorgelin ön kanat ucunda bulunuyor olması. hani düşününce kulaklarımız dirseğimizdeymiş gibi.

fark ettiyseniz diaethrialar dinlenme halindeyken kanatlarını kapalı tutarlar. bu kelebeklerde farklılık gösteren bir durum. diaethrialar sadece gün batımı sırasında geceyi geçirecekleri yere yerleşirken kanatlarını tamamen açıyorlarmış, bir de erkek dişinin dikkatini çekmek istediğinde.

peki kanatlarının ön yüzü nasıl?



diaethria clymena

diaethria astala (en sevdiyim)


ön ve arka yüzlerin bu kadar farklı olması çok harika değil mi? çıldırıyorum.
tırtılları şu şekil

kozaları da şu şekil


3-bunun türkçesi nasıl söyleniyor?

evet, sırada türkçe karşılığını bulamadığım süperfamilyaya geldi sıra:  fulgoramorpha yani planthoppers
biliyorsunuz ki çekirgelere grasshopper diyoruz, planthopper ismi de tabiyki zıplayan bir tür olmalarından dolayı ama türkçeye geçmemiş galiba. geçerse de nasıl geçer bilmiyorum çünkü mesela bir de leafhoppers var ki onları yaprak zararlısı olarak almışız dilimize. yaprak zararlısı.

her neyse, planthopper larvalarıyla ilgili çok kısa bir vüdyomuz var ve aşırı eğlenceli bir şey, zaten tek derdim size o videoyu izletmek ama yine de sizin için biraz araştırma yabdım.

bitki hoplayıcıları larvaları, bu ismi şu an koydum ve bu şekilde hitab edeceğim onlara artık,  bitki hoplayıcıları larvaları vücutlarının çeşitli kısımlarından parafin salgılıyorlarmış. parafin de yapışkan ve mumsu bir madde. bu salgı kamuflaj içinmiş ve zaten bu hoplayıcılar hoplamadıkları zaman da dikkat çekmemek için aşırı yavaş yürüyorlarmış. bana dokunmayan yılan bin yaşasın galiba.
ayrıca ön ayaklarının arka kısımlarında parafin salgılarla bağlantılı ve uyarıyla senkronize olarak çalışan fırlatma sistemi bulunuyor larvalarda. fırlatma sistemi çünkü vüdyoyu izleyince göreceksiniz.
yetişkinlerde bu sistem de parafinle birlikte yok oluyormuş ama bazı dişiler anal boşluktan parafin salgılamaya devam ediyormuş yumurtalarını korumak için. 
galiba söyleyeceklerim bu kadar, süperfamilya olduğu için çok farklı görünümde bitki hoplayıcısı var, bu yüzden görsel almayı gereksiz buldum nasıl?

her neyse vüdyoyu izlemeyi sakın unutmayın ve hoşçakalın


dünyanın en eylenceli şeyi

5 Mart 2015 Perşembe

hanım hanım bunlar benim yavrularım

bugün aykutcum ısrarla böcek yumurtalarını görmek istedi ben de zaten üzülerek söylüyorum dün de bakmamıştım yuvaya. herhalde aykudun içine doğdu. neyse işte hmm yuvayı açalım bakalım hmmmm

hmmm biraz daha yakından bakalım

ANNE OLDUM

önceki yazıda sanırım yumurtaların çatlamadan hemen önce kahverengiye döndüğünü yazmayı umutmuşdum

anneyi hiç bu kadar hareketli ve tehditkar görmemişdim açıkçası. fotoğraflarda belli değil pek ama çok dikkatli bakarsanız kıskaçlarının tehditkar duruşunu fark edebilirsiniz. bir hafta kadar sonra bunların hepsi çatlamış olacak biliyorsunuz. 
çok beklenmedik oldu ben biraz şaşkınım anne olmaya hazır değildim henüz. 

canım yavrularım





2 Mart 2015 Pazartesi

dermaptera ya da kulağakaçanlar

neden ilk yazımda kulağakaçanları anlatmayı tercih ettiğimin açıklanması ve bu böcek takımın incelenmesi gibi iki ana kısımdan oluşacak bu yazının iki konu arasındaki sıralamasının nasıl olması gerektiği konusunda oldukça uzun bir düşünme faslından sonra önce bu takım hakkında bilgi sahibi olmanızın daha faydalı olacağını düşündüm ve bu cümle artık sizce de bitmeyi hak etmiyor mu?

EVED, dermaptera ya da kulağakaçanlar ya da nadiren de olsa bu şekilde adlandırılan saçkırkanlar, insecta sınıfının 12 familya ve yaklaşık 2000 tür içeren bir takımı ve yine de sınıfının tür açısından en fakir takımlarından birisi ve dünya çapında da oldukça yaygın bir böcek takımı.

peki neden kulağakaçan?
ismin kökeniyle ilgili anladığım kadarıyla kesin bir şey söyleyemiyoruz. genel kanı ismin avrupa mitlerinde bahsi geçen ve insanların kulaklarından girerek beyinlerini yiyen canlıdan geldiği yönünde.  zaten etimolojik olarak incelendiğinde "earwig"in eski ilgilizcede kulak anlamına gelen "ēare" ve böcek anlamına gelen "wicga" kelimelerinden oluştuğu görülüyormuş.
bir başka söylenti de böceğe ismini koyan bilim insanının böceğin katlı kanatlarını kulak şekline benzettiği için böceklere "ear-wing" demesiyle ilgiliymiş.

sözde kulağa benzeyen ve takıma özgü özellik gösteren katlanışıyla şeffaf ve hiçbir işe yaramayan kanatlar



daha önce bu böceğin kulağa kaçtığı vakalar görülmüş FAKAT herhangi bir böcek kulağınıza kaçabilir. hatta herhangi bir eklembacaklı kulağınıza ya da burnunuza kaçabilir çünkü kendilerine saklanmak için yer aramamak bu hayvanların elinde değil,  sanırım daha çok içgüdüsel bir durum ve kulak da gayet saklanılabilecek bir yer. demem o ki, kulağakaçanlar kulağa kaçmıyor arkadaşlar, gereksiz paniğe gerek yok, kışkırtılmadığı sürece  herhangi bir hayvan gibi kulağakaçanlar da sizi ısırmayacak ya da beyninizi yemeye çalışmayacaklardır ve bu konuda bana ve bilime ve istatistiklere güvenin lütfen.


şimdi de kulağakaçanların morfolojik özelliklerine bakabiliriz sanırım.  kulağakaçanların vücutları bilindiği üzere yassıdır ve ağızları çiğneyici bacakları koşuyucu yürüyücü tiptedir. gözler kafanın iki yanında ve birleşiktir ve bazı türlerde gözler işlevlerini kaybetmiştir ki bu türler genelde mağaralarda yaşarlarmış. eved.  


kulağakaçanlarların ön kanatları uçuşa elverişlidir ama hiç denecek kadar az uçarlar. böyle giderlerse zamanla tavuklar gibi uçmayı unutacaklarını düşünüyorum ama böyle de olsa pek de üzüleceklerini sanmıyorum. 
ön kanat yani elytra uçuşa katkı sağlamaz ve her zaman katlanmış şekilde durur. neden var olduğuyla ilgili ise hiçbir fikre sahip olamadım. edit: arka kanatları korumak içinmiş ve bu kadar kolay bir şeyi nasıl akıl edemedim anlamıyorum. 
kulağakaçanların ayırt edilmesini sağlayan asıl özellikleri ise tabiyki kitinle birlikte sertleşmiş "cerci" adını almış kıskaçları. cerci, cinsiyet ayrımında oldukça işe yarıyor çünkü bu organ erkeklerde dişilere göre oldukça fazla gelişme gösteriyor. cerci yiyecek taşıma ve savunmada da kullanılabiliyormuş aynı zamanda.
eved cinsiyet ayrımını görüldüğü üzere sadece cerci şekline bakarak yapabiliyoruz

peki çiftleşme, yumurtlama süreci nasıl gerçekleşiyor? 
hof burası en sevdiğim kısım. çünkü kulağakaçanlar bu kısımda kendilerine özgü birtakım özellikler gösteriyorlar. çiftleşme çoğu böcekte olduğu gibi uç uca oluyor. normalde birbirlerinden olabildiğince uzak kalmayı tercih eden kulağakaçanlar kış boyu birlikte çiftleşme durumunda bulunabiliyorlarmış. çiftleşme durumu uzun sürmüyorsa da döllenme vakti gelene kadar birkaç ay süreyle dişi spermleri kendi içinde saklayabiliyormuş. döllenmeden sonra dişi yuvayı toprakta ya da herhangi uygun bir yerde yapıp 20-80 yumurtayı iki gün içinde yumurtluyormuş. yumurtlamadan sonra diğer böceklerden farklı olarak dişi annelik içgüdüsü gösteriyormuş ki bence bu harika bir şey. bu annelik içgüdüsü ile dişi yumurtladıktan sonra eğer hala yuvayı terk etmemişse erkeği yuvadan atıyormuş ki bu daha da harika bir şey bence.  
yumutladıktan sonra dişi yumurtaların başında bekliyor ve bilim insanlarını da şaşırtan bir şekilde sürekli yumurtaları döndürüp tükürük sıvısıyla temizliyormuş. bu sadece dişi kulağakaçanlarda görülen bir özellik ve yapılan deneylerle birlikte annenin bu davranışıyla yumurtalarını mantar enfeksiyonundan koruduğu görülmüş. hatta yapılan başka bir deneyde, yumurtaların tamamı çatladıktan sonra yuvaya başka yumurtalar konulmuş ve dişi bu yumurtaları da döndürüp temizlemeye devam etmiş. 
dişi yumurtalar bozulmadıkça hiçbir yumurtasını yememesine rağmen eğer çatlamadan önce yuvada ölürse yumurtadan çıkan yavruları tarafından yeniliyormuş. tüm yumurtaların çatlaması yaklaşık bir hafta sürüyormuş.


 
deri değişimine göre larva gelişimi


kulağakaçanlar yarı-başkalaşan canlılar oldukları için tam belirli larva durumu göstermiyorlar, yumurtadan yeni çıkan yavrular erginlerin küçük ve renksiz birer kopyaları şeklinde oluyor. yavrular 5-7 kez deri değiştiriyor ve erginlik dönemine böyle erişiyor. ikinci deri değişiminden sonra cinsiyet oluşumu gözleniyor ve yavrular dağılıyor. tabii böyle bir zorunlulukları yok fakat bu dönemden sonra dişi annelik içgüdüsünü kaybediyor ve haftalarca usanmadan döndürüp tükürüklediği uğruna erkeğini evinden kovduğu yavruları birden gözünde potansiyel besin kaynağı olarak canlanıveriyor. ki bu kısım bana biraz acımasızca geliyor fakat doğanın kanunu bu şekerim:D 
kulağakaçanlar genelde omnivor(hepçil) olarak beslenirler ve çoğu tür bir bitkiyi yem yaşam alanı hem de yiyecek olarak kullanır.



fındık kulağakaçanların en sevdiği yiyeceklerden-ve evlerden- mesela. fındık toplamaya gittiğinizde kulağakaçanla karşılaşmama imkanınız olmayabilir.

 yani mesela bütün gün evinizde yan gelip yatıyosunuz acıkınca da en yakındaki sehpayı yiyorsunuz gibi bir şey ki bu özellikleri nedeniyle kulağakaçanlar çiftçilerin azılı düşmanlarından. kulağakaçanların en azılı düşmanları ise tachinidae isimli bir sinek familyasının üyeleri.  familya üyesi triarthria setipennis ise neredeyse bir yüzyıldır kulağakaçanlarla biyolojik mücadelede kullanılıyormuş. bu tür kulağakaçan yumurtalarını çok leziz buluyormuş çünkü. 

azılı düşmanımız ve yumurta katili

bunun dışında kulağakaçanların ölü eklembacaklılarla beslenen türleriyle birlikte canlı böcekleri avlayan türleri de bulunuyor. hatta en yaygın türlerden labidura truncata çok fazla acıkmış ise kendi cinsini bile avlayabiliyormuş. 
cannibal gibi bişey bu da artık




kulağakacanların geceleri daha aktif oldukları ve en fazla bir yıl yaşadıklarını ve erkeklerin genelde daha erken öldüğünü de belirtdikden sonra nihayet kulağakacanları seçme sebebime gelebiliriz. 

FAKAT önce,  buraya kadarki kısımları yazabilmek için pek çok farklı kaynaktan onlarca şey okuyup bunları öğrendiğimi belirtmek isterim yani bu bilgiler bana doğuştan gelmiyor. ayrıca ekşi sözlükte karşılaştığım yalan yanlış bilgilere de gülüp geçmek isterdim ama gülüp eleştirerek geçtim ve acaba bu yorumları da bu yazıya alıp yanlış kısımları belirteyim mi diye düşündüm ama sanırım zaten oldukça uzun bir yazı oldu. neyse, siz orada yazanlara inanmayın bana inanın ben her şeyi bilirim
eved, yoruldunuz mu ben biraz yoruldum yazmakdan

kulağakaçanları seçtim çünkü okulumun bahçesinde gün içinde 2-3 kez kontrol ettiğim  yumurta dolu bir kulağakaçan yuvası var. bu bilgileri öğrenmeden önce yumurtaların başında anneyi sürekli görüyor oluşum bana çok garip gelmişti.  hatta bunu söylediğim bir arkadaşım da çok şaşırmışdı ve beraber herhalde böcekler de yumurtalarına bakıyormuş wowowow demiştik fakat bütün böcekler değilmiş artık sizin de bildiginiz gibi. yumurtaları ikinci dönemin ilk haftası bahçedeki ağaç kütüğünün çoktan ölmüş kabuklarını kırarken buldum ve cok sevindim haliyle çünkü zaten böcek bulmak için kırıyorum ağaç kabuklarını. başka bir amacım yok çünkü yoksa ağaçlar benim arkadaşımdır bilirsiniz. 
yumurtaların her seferinde farklı şekilde toplanmış oluşu oldukça dikkatimi çekmişti zaten ve bunun sebebinin de annenin yumurtaları döndürmesi olduğunu hepimiz şimdi az çok tahmin ediyoruzdur. 
merak ettiğim konulardan biri de annenin nasıl beslendiği. araştırmalarımda, böyle yazınca da pek bir bilimsel oldu, bununla ilgili bir şey bulamayışımdan annenin ara sıra yemek için yuvayı terk ettiği sonucunu çıkarıyorum. 
diğer bir sorum da anne yemek yemiyorsa yavrular çıkmadan ölecek mi ölünce yavrular anneyi yiyecek mi idi ki bunun cevabını da öğrendik sanıyorum. 
yumurtalar şu an ilk bulduğum zamandan çok daha büyük, sarı ve sayıca azlar. sanırım anne bozulan yumurtaları yiyor olacak ki demek ki yuvayı terk etmesine de gerek yokmuş. 
anne ölürse yavrular anneyi gerçekten yer mi diye çok merak ediyorum bu yüzden anneyi öldürüp olacakları gözlemlemeyi düşünüyorum bazen. hmmmmmm.
yumurtaların çatlamasının bir hafta sürecek olması çok güzel bir şey yani bunu kaçırmayacağım demek bu yani haftada beş gün okula gittiğime göre.  
yumurtalara bakmak için sürekli ağaç kabuğunu kaldırıp yerine koyuyorum bu arada, yuvayı açık bırakmıyorum tabiyki. 
yumurtalar çatladığında tabiyki sizin de haberiniz olacak ve sanırım yavruların 2. deri değişimine kadar olacakları beraber gözlemleyebileceğiz. 
EVED. sanırım söyleyecek başka bir şeyim yok,  ikinci yazıyla ilgili şu an bir şey görmüyorum ve sınavdan önce yazabileceğimi de düşünmüyorum çünkü bu iş tahmin ettiğimden daha çok vakit alıyormuş. ama kulağakaçan yavrularıyla ilgili haberleri tabiyki ne zaman olursa size ulaştıracağım. 



işte benimkiler



fotorafları idilin ayfondan çektik nasıl


hof buraya kadar okuduysanız çok savolun gerçekten ya harika insanlarsınız hoşçakalın.